2022-2023 Bahar Dönemi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölüm Seminerlerinin üçüncüsü, 24 Mayıs 2023 Çarşamba günü saat 17.00’da Siyasal Bilgiler Fakültesi Toplantı Salonu’nda gerçekleştirildi. Bu kapsamda Doç. Dr. Muhammed A. Ağcan tarafından, “Adaletin Bağlayıcılığı Neye Dayanır?: Rawls ve Honneth Özelinde Bir Tartışma” başlıklı bir seminer sunuldu.
Ağcan konuşmasına John Rawls ve Axel Honneth’in adalete dair normatif gerekçelendirme arayışlarına dair genel bir değerlendirme yaparak başladı. Rawls’ın ünlü çalışmasında sunmuş olduğu adalet yaklaşımının kısa bir özetini sunan Ağcan, yaklaşımın kişi kavrayışı ile adalet fikri arasındaki yakın ilişkiyi vurguladı. Bu anlamda, Rawls’ın ahlaki bireyi ahlak ve adalet hissine sahip olmakla beraber adalet ilkelerinin belirleneceği sürecin de temel aktörüdür. Anayasal demokrasilerin toplumsal arka planında yer alan ve farklı ideolojik görüşlere sahip bireyler arasında hakkaniyetli bir adalet sisteminin imkânını bir sözleşme durumunda ortaya çıkaran adalet ilkeleri bu akıl yürütme ile şekillenmektedir. Rawls’ın adalet yaklaşımının bağlayıcılığı da bu anlamda büyük oranda sözleşme fikrine dayanmaktadır. Sonraki çalışmalarında teorisine eklemlenen “kamusallık” fikri ise adaletin bağlayıcılığı hakkında daha geniş bir perspektif sunmaktadır. Rawls’ın kendi ayakları üzerinde duran bir ahlaki adalet fikri, onu politik alanla sınırlayan bir kamusallık düşüncesiyle anlamlı hale gelmektedir.
Konuşmanın ikinci kısmında Honneth’e odaklanan Ağcan, adaleti bir bütün olarak sosyal tanınma meselesi ile ilişkili olarak açıklamaya çalışan düşünürün, tartışmayı devletle kayıtlı bir düzlemden sosyal ilişkilere içkin bir noktaya taşıdığını vurgulamıştır. Bu anlamda onun adalet yaklaşımının tanınma meselesini anlamadan anlaşılamayacağı söylenebilir. Honneth’in “aile, piyasa ve kamusal alan” olarak tasnif ettiği üçlü tanınma düzlemleri; özgüven, özsaygı ve özdeğeri belirleyen bir ilişkisellik içerir. Bu ilişkiler de tanınma ilişkileri olarak değerlendirilir. Tanınmanın adalet ile bağlantısı ise tam olarak bu ilişki biçimindeki bozukluklarda ortaya çıkmaktadır. Tanınmanın normatif düzenini engelleyen veya ihlal eden her müdahale; saygısızlık, inkâr, küçümseme gibi farklı gelişememe durumlarına sebep olmaktadır. Bu da bir adaletsizlik durumu olarak karşımıza çıkar. Bu yaklaşım adaleti sosyal-tarihi perspektiften değerlendirmemizi sağlayacak bir arayış olarak değerlendirilebilir.
Ağcan, Rawls ve Honneth’in adaletin bağlayıcılığına dair sunmuş oldukları iki farklı kavrayışı değerlendirmiş; devlet ve kamusallık fikri ile açığa çıkan adalet fikri ile devletle kayıtlı olmayan ve sosyal-normatif bir ahlaki bağa sahip bir adalet fikrinin arasındaki gerilime odaklanmıştır. Ağcan bu önemli tartışmanın yaratmış olduğu gerilim ve dinamiklere odaklandıktan sonra, adalete ilişkin güncel tartışmalara katkı sağlayacak bazı tavsiye ve öneriler sunarak konuşmasını sonlandırmıştır.
Sunum sonrasında program karşılıklı soru-cevap kısmı ile sona ermiştir.